Kuzeninizden Not1: Yorumsuz yayınlıyorum.
MÜCERRED ÇOCUK yahya kurtkaya
kelâmın kalbine doğru bir söz yolculuğu yapmak/yapabilmek adına olan işbu yazı, aslında kelâmın ‘kalbinden doğru’ bir göçüşün hikâyet’ine, köpüğün kıyıya dokunup çekilmesi nev’inden, dokunup geçecektir. dokunup-geçecektir; zirâ ‘dokunup-kalmak’ daha yüce bir vâzifenin sırtlanması demek olup, bu sıklet bu yükü çekmez. mücerred için lügatler, en basit mânâda ‘soyut’ karşılığını veriyorlar. fikrimizi, soyut’un ne olduğuna yönelttiğimizde de karşımıza: ‘varlığı, duyularla algılanamayan’ şeklinde bir terkip zuhur ediyor. şimdi de ‘duyu’ yönelip, kelâma yorgunluk eklemek değil yazının murâdı. yazının murâdı, varlığın duyularla algılanamayan yanında, ‘bizim ve çocuğun’ ne aradığımızı izâh edebilmek.insanın kemikleri, insan yaşlandıkça, sertleşirmiş. ve bir çocuğun kırılan koluyla yaşlı bir insanın kırılan kolunun kaynaması arasında fark bulunurmuş. zaten bildiğiniz bir şeyi nota alarak, bunu şuraya bağlamak istiyorum: acaba, bu ‘kırılıp da kaynama’ işi, az evvel kullandığımız ‘mücerred’ kavramı için de geçerli mi? bunun için, varlığı duyular haricinde algılayan bir organ’a ihtiyacımız var herhalde. kalp gibi, zihin gibi… o zaman, bir çocuğun kırılan kalbinin ‘kaynama süresi’ ile yaşlı bir insanın kırılan kalbinin kaynama süresi arasındaki fark, kol ile aynı mıdır? buna farklı cevaplar takdim etmek mümkündür gibi. tıp ilminin vereceği bir cevaptan ziyâde, hayatın ta kendisinden bir cevap beklemek daha mâkul. fakat, insanların yaşlandıkça çocuklaştığı gibi bir kanı vardır halk içinde. ne bileyim, daha bir duygusallaşır misâlen. bu vechile, bu olgu da, yaşlılarda daha geç ‘kaynama’nın olabileceğine bir işaret olabilir. özellikle ‘kapital’ denen ‘şey’in hayatımıza ‘burnunu sokmasıyla’ ya da hayatlarımızı ona ‘endeksli’ hâle getirdiğimizden bu yana, aslında hayatımızdan bir başka şeyi de yavaş yavaş çıkarmış oluyoruz. negatif bir dengeleme cihetine gidiyoruz. hâl bu ki, ne alıp ne verdiğini, ne ile neyi takas ettiğini bilmeden yapılan bir ticaretin ‘kâr’ getirmesi/getirecek olması tamamen bir tesadüftür/mukayyettir/muvakkattır. demem o ki, bu ‘kapital’, hayatımızdan ‘mücerred’ kavramını söküp atmak üzeredir. zihni ‘kapitale’ göre hareket eden biri için soyut şey’lerin; yâni duyularla izâhı mümkün olmayan eşya’nın önemi azalma eğilimindedir. her şeyi kapital’in bir öğesi olarak düşünme şeklinde işleyen bir zihin verir insana. hayatına girecek olan ne ise, ‘dokunulurluğu’ olması gerekmektedir. ölçülebilmeli, tartılabilmeli, hesaplanabilir olmalı, getirisi götürüsü bilinmeli… kapital, insana evhamlı bir zihin verir. öyle bir evham ki, kırkar kilidi olan kırk kapının ardında gizli de olsa ‘kapital’, insanın aklı her dâim onda olacaktır ve yârine, yârenine dahi ‘şüpheli’ yaftasıyla bakabilecek raddede ruhi ‘kırılma’lar yaşayacaktır.oysa çocuk, başkadır/bambaşkadır. çocuk için sonsuz, mücerred bir alan vardır. çocuğun konuşmasından bir şiir çıkar. çocuğun oynamasından bir masal çıkar. çocuğun zihninden allah’a teslim olmuş bir ‘adam’ çıkar. işte bu yönleriyle çocuk, mücerredin müşahhas bir emsalini teşkil eder.çocuk şöyle der: “eveleme develeme; deve kuşu, tepeleme. çenki çember, miski amber, tazî, tûzî, hocanın kızı. ne vakit gelir? yazın gelir, yazılalım, büzülelim, bir tahtaya dizilelim, encik boncuk a çocuk!” oysa insanın bu tür lâkırtılarla iştigal edecek vakti yoktur. kapital’e köle olmuş insan, söz’den uzak kalmıştır zirâ. sözden uzak kalınca, aslında ‘varlık’tan da uzak düşmüştür. en acısı şiir’den de uzak düşmüştür.varlığın ötesinde bir varlığın olduğunu, varlığımızın ‘etin-kemiğin’ ötesinde olduğunu ne güzel unutuyoruz. bize vaadedilen bahçe’nin bütün ölçülerin dışında olduğunu unutmayı ne güzel yapıyoruz değil mi? allah’tan gelecek ecirlerin hadsiz-hesapsız olduğunu bilmek varken, onlara bile rakamlar-adetler veriyoruz. kapital’in hayatımıza koyduğu rakamları, allah’ın ‘zenginliği’ne de koyabileceği gibi bir düşünceyle hareket ediyoruz. oysa Allah, ‘siz hesap edemezsiniz’ diyor bize. onun, bir çocuğun gözünden düşen damlaya karşılık verebilecek olduklarını biz hesap edemeyiz. biz hesap edemeyiz, bir tebessümün dahi ecrini!
Kuzeninizden Not2: Dayanamadım. Çocuk olmak ve kapitale köle olmadan yaşamak, çocuk gibi yaşamak ve üç günlük dünya dün GEÇTİ, bugün GEÇMEKTE, yarın VAR MI?...Sizleri çok seviyorum.Sükunetle seviyorum. Hepinizi ayrı ayrı seven kuzeniniz...
1 yorum:
sanal alemi delik deşik eden sansür bizim sitemizi de kısa süreliğine vurunca "elde avuçta bir sitemiz vardı" dedim kendi kendime ve üzülmüştüm doğrusu. sitemiz hep açık kalsın ve nefis paylaşımların sayısı artsın inşallah. ama bu tür paylaşımları herkesten bekliyoruz...
Yorum Gönder