29 Kasım 2008 Cumartesi

Bir Kadını Mutlu Etmenin Yolları :)))

Bir Kadını Mutlu Etmenin Yolları
Çok zor degil.
Bir erkeğin, bir kadını mutlu edebilmesi için yalnızca şunlar olmak zorundadır:
01. bir dost
02. bir yoldaş
03. bir asık
04. bir ağabey
05. bir baba
06. bir usta
07. bir asçı
08. bir elektrikçi
09. bir marangoz
10. bir muslukçu
11. bir tamirci
12. bir dekoratör
13. bir stilist
16. bir psikolog
17. bir haşere yok edici
18. bir psikiyatrisi
19. bir şifacı
20. iyi bir dinleyici
21. bir organizatör
22. iyi bir baba
23. çok temiz
24. sempatik
25. atletik
26. sıcak
27. kibar
28. nazik
29. zeki
30. komik
31. yaratıcı
32. şefkatli
33. güçlü
34. anlayışlı
35. hoşgörülü
36. sağduyulu
37. hırslı
38. yetenekli
39. cesur
40. kararlı
41. doğru.…
...
11987. güvenilir
11988. tutkulu

Tabii, şunları da unutmadan:
13989. ona düzenli olarak iltifat etmek
13990. alışverişi sevmek
13991. dürüst olmak
13992. çok zengin olmak
13993. onu strese sokmamak
13994. baksa kızlara bakmamak

Ve aynı zamanda şunları da yapmalıdır:
17995. kendinden çok ona odaklanmak
17996. ona, özellikle kendisi için çok fazla zamanayırmak
17997. nereye gittiğine aldırmadan ona çok fazlayer sunmak

Şunlar da çok önemli:Asla unutulmayacaklar:
21998. doğum günleri
21999. yıldönümleri
22000. onun aldığı kararlar

Peki bir erkek nasıl mutlu edilir?
1. Karnını iyice doyurun
2. Tv`nin uzaktan kumandasını ve çayını verip rahat bırakın

24 Kasım 2008 Pazartesi

Öğretmenler Gününüz kutlu olsun

Tüm öğretmenlerin ve sevgili öğretmen kuzenlerimizin öğretmenler gününü tebrik ederim. Sorumluluğunuzun ve kutsal görevinizin bilincinde nice bilinçli yeni nesiller yetiştirmeniz dileğiyle, Allah'a emanet olunuz...

12 Kasım 2008 Çarşamba

Tüm zamanların en muhteşem 500 filmi...

Dünyanın en iyi sinema dergisi ve bir sinema otoritesi olarak kabul edilen Empire adlı derginin ben de abonesiyim. Türkiye'de satışa başladığı andan itibaren tüm sayılarına sahibim(İlk defa böyle bir koleksiyona sahibim, ileride çocuklarım için önemli bir eser olacak, o yüzden heyecan verici gerçekten). Neyse gelelim konumuza... Empire bu ay tüm zamanların en muhteşem 500 filmini listeledi ve içlerinden bazı filmler ile ilgili de kısa yorumlar yayınladı. Avrupa ve Amerika'daki saygın sinema eleştirmenleri tarafından hazırlanan bu listede inanılmaz güzel filmler var. Elbetteki bu filmlerin hepsini izleyebilmek mümkün değil, öncelikle 1950-60 yıllarına ait bazı filmlere maalesef ulaşmak da pek mümkün değil. Ama ben sizin için içlerinden seçtiğim ve mutlaka görmenizi istediğim 10 filmi buraya aktarıyorum. Bu filmler genellikle yakın zamana ait oldukları için bulunmasında bir sıkıntı yaşanmaz sanırım. Hepinize iyi seyirler...
1- Elbetteki birinci sırayı hiç tartışmasız bir şekilde BABA/The Godfather alıyor, başkası hiç düşünülemezdi zaten:) Baba ile ilgili söylenmiş birkaç söz:" Baba bir bağımlılıktır. Baba'yı izlemediyseniz asla gerçek bir erkek veya kadın olamazsınız." "Baba popüler kültürün içine işlemiştir, bir pizza reklamından bir çizgi filme kadar her yerde bir Baba alıntısına rastlayabilirsiniz"
2-Esaretin Bedeli/The Shawshank Redemption dendiğinde hala tüylerim diken diken olur. Bu film kadar izlerken zevk aldığım başka bir film hatırlamıyorum."Başrollerinde erkeklerin rol aldığı ağlak bir film çok rastlanılan bir şey değil, değil mi?"
3-Hepimizin mutlaka en az bir karesini izlediği zamanını gerçekten aşmış bir bilim-kurgu klasiği Geleceğe Dönüş/Back to the Future. Serisini de izlemek gerekir.
4-Büyük hesaplaşma/Heat. 100 yılın en iyi iki aktörü olarak gösterilen Al Pacino ve Robert De Niro'nun bu filmde karşılıklı oynamaları bile bu filmi izlemek için yeterli bir neden. Bir de sinema tarihinin en uzun ve en gerçekçi çatışma sahnesi yine bu filmde, daha ne olsun:)
5-Matrix nedir? Milyonlarca insan 10 yıldır bu soruyu soruyor kendine. Sinemaya teknik anlamda çağ atlatan bu film kimilerine göre içinde ince tasavvufi fikirler barındırıyor. Gerçekten bu fikre katılmamak mümkün değil.
6-Oldboy/İhtiyar Delikanlı bir çok ünlü yönetmenin bile favorisi. İntikam üzerine kurulu bu Güney Kore filmini izlerken insanlığınızdan utanabilirsiniz,dikkat! Filmin müziği ise ayrı bir şaheser.
7-Sil Baştan/Eternal Sunshine of the Spotless Mind. Listede bir aşk filmi mutlaka olmalıydı ancak böylesine anormal, bilinçaltına hükmeden başka bir aşk filmi görmediniz, iddia ediyorum.
8-Kuzuların Sessizliği/The Silence of the Lambs. Bu filmi listede görmediğinizde bazılarınız bana kızabilirdi, elbetteki bu filmde atlanılamaz. Filmin kötü adamı Dr. Hannibal Lecter hala sinema tarihinin en kötü adamı olarak gösteriliyor benden söylemesi.
9-Hayat Güzeldir/La vita e bella italyan yapımı bir film. Yahudi soykırımı üzerine bir çok film izlemiş olabilirsiniz hatta bunlardan gına gelmiş de olabilir. Ama o filmlerin hiç biri bu filmin kalitesini yakalayamadı. O zamanları anlatırken duygu sömürüsü yapmak yerine hayatla dalga geçmeyi tercih eden muazzam bir film.
10-Amelie, bir fransız yapımı olan bu film hayattaki küçük şeylerden nasıl mutlu olunabileceğini bize anlatıyor. Filmi izlemeye başladığınızda bir lunaparktan içeri girmiş gibi oluyorsunuz. Sanırım Üstün Dökmen hoca da kitaplarını yazarken bu filmden etkilenmiş:) Modern zamanda bir masal;benim için en iyi 5 film arasındadır.

7 Kasım 2008 Cuma

şiir severmisiniz

Babam Buzdağı Annem Gülsarayı
Babam aktı, taşdandı.
Annem kırmızı ve camdandı.
Babam sabırdı,sırdı.
Annem saydamdı, telaştı.
Kumaştı annem, makastı, ipti,iğneydi.
Paraydı babam, huzurdu,sessizlikti.
Mabeldi,Didoydu babam, meyve,sebze dolu sepetti.
Yemek kokusuydu annem, kekti,börekti.
Kahvaltıydı annem, çayın demiydi.
Akşam 8'di babam, haberdi,maçtı.
Gezmekti babam, parktı,salıncaktı.
Annem masaldı, sevgiydi,şefkatti.
Babam,güçtü kuvvetti,dayanaktı.
Annem hizmetti, banyoydu,taraktı
. Güzdü babam. Bahardı annem.
Buzdağıydı babam. Gülsarayıydı annem
. Bazen muzdu,kıymaydı babam.
Bazen köfteydi annem.
Ama hep sessizdi,uzaktı babam.
Sesti,yakındı annem.
Sonra öfkeydi babam, gidişti,bağırıştı.
Yanık yemek kokusuydu annem, gözyaşıydı.
Namazdı annem, uykuydu babam.
Uykuydu annem, kahvaltıydı babam.
Akşam 10'du, 11'di,12 idi babam.
Hışımdı annem. İkisi de öfkeydi, ateşti.
Siyahtı annem, griydi babam.
Çöldü annem, kıştı babam.
Kapıyı açan anahtar sesiydi babam.
Yapılmamış yemekti annem,
karanlıktı,komşuydu, gözümü ayıramadığım saatti,
okuduğum duaydı.
Hayaldim ben, alev alevdim.
Özlemdim,geçmişe, gülmeye,büyümeye.
Kaçıştım,saklanıştım.
Büyüdüm ben. Yargı oldum. Sorgu oldum.
Düşündüm ben.
Hoşgörü oldum. Saygı oldum.
Hem ak oldum, hem kırmızı.
Hem buzdağıyım, hem gülsarayı.
nihal güngörün şiiri.umarım beğenirsiniz.

6 Kasım 2008 Perşembe

Selam kuzenlerimiz...

Merhaba kuzenlerimiz, uzun uğraşlar sonucu bizde siteye dahil olduk(hele şükür:)). Görüşmek dileğiyle, hepinizi öpüyoruz.

1 Kasım 2008 Cumartesi

fransadaydım

Geçen hafta Fransanın Manş deninizine yakın Bretagne bölgesindeydim sevgili kuzenlerim.sizlere fotolarımıda göndereceğim. gezinin en önemli kısmı bir fransız virüsü kapıp hastalanmamdı. zaten bu benim için çok şaşılacak bi durum değil.ordan küçük izlenimler
Bir öğretmen maşı 103bin euro
devlet sağlık için hiçbir katkı payı almıyor
orda birçok türk dernekleri var
türklerin çoğunluğu tuncelili
okullarda 2 tane sömestir tatili var
günlük 12 saat çalışıyorlar
ve hiç tenefüs yok.
ancak 5. sınıf müfredatı dahi çok hafif.
genellikle zeka hafıza geliştirici oyunlarla zamanı dolduruyorlar.
buna karşılık 5.sınıf bir öğrenci kendi dilinden başka 2 dil biliyor.
okullarda papanın ve bakanlığın atadığı olmak üzere 2 tane müdür var.
okula başlama yaşı 3
3 yaşında ki çocuk 12 satte okulda kalırsa ne kadar mutlu olur siz düşünün artık
devlet çocuğunu özel okula yollamak isteyene prim veriyor.
çocukların büyük çoğunluğu parmak emiyor.
başını okşamak istediğimiz bir çocuk çığlık çığlığa kaçtı
sevgisizliğin boyutu düşündürücü
öğretmenler öğle arası dahi şaraplarını yudumluyorlar
tanıştığımız konyalı bir kebapçı bize mutsuzluğunu anlşattı inanın ağladım.
şu an az para ile çalışıyor olabilirsiniz yada kazandığınız size az geliyor olabilir yada ülkenizin herhangi birşeylerine içerliyor olabilirsiniz ne olursa olsun memleketimiz çok güzel geleneklerimiz çok güzel dinimiz mükemmel ve insanlığımız
çok iyi bir tecrübeydi benim için .
aile kavramı hemen hemen hiç yok devlet teşvik etmek için parayı kullanıyor. bir bayan öğretmen doğurduğu her çocuk için 2 yıl daha erken emekli oluyor. ayrıca doğum sonrası 3 yıl ücretli izin var.

mahmuta bilginlerden

mahmutcum gün sırası kimdeyse onun telefon numarasını yazsan çünkü 3. aydayız daha birikmeden yatırsak iyi olur. hesap numaralarını maille yollamakda sakat bizce.

mutlaka okuyun

Beş yaşında idim.
Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu.Bir tane yere düştü.Babaannem eğildi, aramaya başladı.Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu .Çocukluk iste, -Aman babaanne dedim. - Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi? Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. -Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, ' dedi. - Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?' Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarini okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur diyordu. İlave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu. On dokuz yıl evveldi.Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi.
Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm.'Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun' diyordu. Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazardı. İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu. İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur.'Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.' Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. . Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler. Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve; -Şu andan itibaren der, -Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. -Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak... *Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
*Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım. Bir mıh bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı, bir at bir komutanı, Bir komutan bir orduyu, Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu.. Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır. Sanırım ' forward ' edilmesi gereken bir mesaj varsa o da budur...